İnsanlara adanan hayatlar - 32 yaşında bir doktor

Kimse bana Türkiye'de sağlık reformundan söz etmesin.
Kimse bana "adamlar geldiler, herkes hastanelerde tedavi oluyor artık" demesin.
Doktorlarımız ölüyor arkadaşlar, doktorlarımız can çekişiyor!

Arkadaşımın ablası.
32 yaşında.
Acil doktoru.
Bir devlet hastanesinde çalışıyor.
Üst üste nöbetler, hiç boşluk bırakmadan yağan hastalar, imkansızlıklar içinde yerine getirilmeye çalışılan sorumluluklar...
tüketiyor, üzüyor, hele o çocuk hastalar yok mu? Kahrediyor...
Kaybettiği her hasta ile ömründen ömr gidiyor...

Öyle bir noktaya geliyor ki, kaldıramıyor ama yılmıyor...
Devam...
Hizmete devam, iyileştirmeye devam...

Çok başarılı, hastanede parmakla gösteriliyor, insanlar taa nerelerden geliyorlar, "onun çocuğumu iyi etti, benimkine de yardım et" diyerek.
Hepsine kucak açıyor, hepsine koşuyor.

Öyle yoğun ki gelen popülasyon, bir yandan, "benim hastama bakacaksın!" diye boğazına sarılanlar, bir yandan sessizce bekleyip medet umanlar... Hepsine yetişmeye çalışıyor.
Bitiyor, tükeniyor...
Ama durmak yok, pes etmek yok, devam!

Bu halini görenler ona Ankara'da masa başı işi öneriyorlar.
Kabul etmiyor.
Adamış, adanmış,
Yemin etmiş insanlara hizmet etmeye...

Sonra bir gece olan oluyor...
Çok yorgun, hali yok ama nöbette.

Arkadaşına çok yorgun olduğunu söylüyor.
Serum taktırıp kendine gelmeye çalışacağını...
Uzanıyor, serum kolunda,
biraz dinlenmeye çalışıyor...

...

Arkadaşı on dakika sonra nasıl olduğunu görmek için geri geldiğinde,
bir debakıyor ki,
nefes almıyor...
...

Nefes almıyor, on dakika geçmiş...

...

Neeeefeees...

...

2 hafta geçti aradan.
Hala orada yatıyor.
Sadece nefes alabilir hale geldi,
Beyinde hasar büyük,
çok büyük...
Durumu iyi değil...
Ailesi perişan...

Hayali Somali'ye gidip oradaki çocuklara hizmet etmekti.
Eylül'de...

Hayali, insanlar için çalışmaya devam etmekti...

...
















Hakan'ın rüyası...


Hakkuşum dün gece rüyasında annesiyle babasını görmüş.
Bir arabadalarmış.
Sanki hayatta gibilermiş.
Hakan konuşmuş onlarla.
Babası keyifli görünüyormuş, annesi mahsunmuş biraz.
Sonra "haydi hoşça kal" deyip gitmişler.
Hakan arkalarından epey koşmuş.
Onları sevdiğini söylemek için...
Koşmuş, koşmuş,
sonra babası bir anda U dönüş yapmış.
Hatta arkasındaki kamyon şoförü "buradan dönülür mü!?" diye çıkışmış.
Eliyle işaret etmiş babası, "git yoluna" der gibi;
Hakan da "Kusura bakma usta..." gibi bir şeyler söylemiş şoföre.
"Eee, söyleyebildin mi onları sevdiğini?" diye sordum.
"Söyleyemedim, kamyon falan araya girince kaynadı..." dedi.
...
Yanaklarımdan aşağı süzüldü yaşlar minik minik...
...
Onlar hayattayken daha mı çok söylesek sevdiğimizi?
Hayattayken kıymet bilsek...
...
Canım kocam, bir tanem,
sabır diliyorum sana; kolay değil yaşadıkların...
sana daha çok destek olabilsem...

seni seviyorum...!!!