21 Temmuz'da bu yazımdan önceki son yazımda Hakan'ın babasının hastalığını yazmışım.
Bugün 6 Ağustos'ta, babamızı 1 Ağustos 2011 Pazartesi günü kaybettiğimizi yazıyorum.
Hayat, zaman, pamuk ipliği, kopma anı...
Boşluk,
Siyah,
Yalnızlık,
Bitti,
Nokta.
2011 yılı Ramazan'ın ilk günü aramızdan ayrıldı babamız, Kara Memet.
O gün içimde tuhaf bir sıkıntı ile gittim işe.
Duvarlar üstüme üstüme geldi sanki odamda.
Nefes alamadığımı hissettim.
Öğle yemeği vakti kendimi zor attım plazadan dışarı.
Yemek yedim, keyifsiz, isteksiz.
Dönmek istemedim ofise.
Her zamankinin aksine yalnız kalmak istedim.
Kalktım masadan, Kanyon'a gidip bir kahve aldım, oturdum bir köşede.
Kimseyi görmek, kimseyle bir şey konuşmak istemedim.
Oturdum dalgın dalgın.
Sonra döndüm ofise.
Oturdum yerime, telefonum çaldı, arayan Koko...
"...Hakan koşarak çıktı ofisten, babasına bir şey mi oldu?" diye soruyor telefonun diğer ucunda.
"Bilmiyorum, hemen arayayım..."
Arıyorum Hakan'ı, telefonu meşgul.
Uğur'un da, Tayfun'un da...
Aysel annem de meşgul, çıldıracağım!
Nur cevap vermiyor.
Nihayet Handan'a ulaşıyorum, soruyorum, gayet sakin "Şimdi geldik Çınarcık'tan, annemleri eve bıraktık, biz de yeni girdik eve, merak etme, bir şey yoktur..."
"Bir evi arayayım içim rahat etsin" diyorum ve kapatıyorum.
Evi arıyorum, çığlıklar, bağırışlar...
Anlam veremiyorum, yanlış mı çevirdim?
"Aysel Hanım'ı arıyorum..." diyorum çekine çekine telefondaki bayana,
meğer konuştuğum oymuş, Aysel annem, bağıran, ağlayan da o...
"Benim kocam öldü... ... ..." bağırıyor, tekrarlıyor,
kapatıyor...
...
...
Her yerde polisler var.
Evde cam kırıkları.
Yerlerde ...
matem...
acı...
...
Hakan'ı düşünüyorum,
üzülmesini istemiyorum,
onu çok sevdiğimi,
üzerine titrediğimi,
onun için endişelendiğimi...
...
gördüklerini nasıl kaldıracak?
nasıl dayanacak yüreği?
nasıl atlatacak?
...
içim çok acıyor.
derinlerde bir yerler
öyle derin ki,
o kadar daha önce oralarda öyle bir yerler olduğunu
bilememişim sanki...
...
bugün varız
yarın yokuz
bir an varız
bir an yokuz
...
bu kurgu karışık geliyor
film olabilir mi?
rüya mı yoksa?
sonunu değiştirebilir miyim?
uyanabilir miyim?
...
bastonu orada,
pencerenin yanındaki koltuğa oturmuş Hakan,
bastonunu eline almış babasının,
sanki babasının gözleriyle uzaklara bakıyor;
orada otururken babası nereye bakarsa oraya,
neler düşünür, aklından neler geçirirdi acaba?
bastonuna yaslanır mıydı böyle?
...
gitmeden önce neler geçti aklından?
Hakan'ı düşündü mü?
ona söyleyecekleri var mıydı?
...
Hakan'ın "çukulata babası"
Babasının "has oğlu"
...
nur içinde yatsın...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder