Hamilelik sürecimin son günlerini yaşıyorum.
Evdeyim 10 gündür.
İşe ara verdim, doğum iznine çıktım anlayacağınız.
Haldır haldır gidiyordum aslında işe ve daha da giderim diye düşünüyordum ama her geçen gün daha da ağırlaşıyormuş insan. Hem bebek büyüyor, hem hareketler yavaşlıyor çünkü karın ve kasık bölgesindeki ağırlık, biraz sancılı, değişik...
Ne kadar az yazdığımı fark ettim geçen 9 aylık süreçte.
Neden bilmiyorum.
Aklıma geldiyse de yazmak, öyle özel bir isteğim olmadı.
Oturmadım laptopun başına.
Şimdi ise özetlemek istedim.
Unutursam üzüleceğimi düşünebileceğim bir kaç parça bir şeyler olsun şöyle arkamda.
evvet efendim,
20 Ekim 2011 tarihi, bizim bu maceranın başlangıcı olarak kabul edildi, Doktor Cengiz Bey'in odasında ilk muayenemin olduğu gün.
Ondan sonra, her ay kontrole gittik zaten doktora.
Bebişin ana rahmine düştüğü günler, bizim Alaçatı'da olduğumuz zamanlara denk geliyor sanki.
Yine Alaçatı var işin içinde...
Rahat geçen bir hamilelikti.
Mide bulantım olmadı.
Canım özel bir şeyler çekmedi.
Kısır, zeytinyağlı - ekşili dolma ve bolca meyve vardı hayatımda.
Her zaman olduğu gibi ekşilerde ve tuzlulardaydı aklım.
Yine sevmedim ekmek, hamur işi ve tatlıları...
Biraz reflü oldu başlarda.
Kokular fena geldi.
Et, tavuk ve balıktan uzak durdum; hiç ama hiç istemedim ne yalan söyleyeyim.
Her sabah yumurta yedim, günde yarım ya da 1 litre süt içtim.
Maalesef yoğurt yine yemedim, çünkü sevmem.
Bol su içtim.
Karnım uzunca bir süre çıkmadı, sanırım 6. aya kadar...
Hatta işyerinde dalga geçenler oldu "emin misin hamile olduğuna?" diye...
Oysa 1,5 aylıkken söylemiştim herkese, "bebiş geliyor" diye...
Herkes çok ilgiliydi. Etrafımdaki herkes.
Aileler tabii ki, arkadaşlarımız - 10 yıldır evli olup çocuk yapmayan neredeyse bir biz kalmıştık Hakan'la ve muhtemelen umudu kesmişlerdi - komşularımız, işyerindekiler...
Herkes seferber oldu kendince.
Bir dolu eşya gelmeye başladı eve, Mina'mıza.
Ana kucağı, 1 yaşından itibaren bineceği bebek arabası, en minik zamanlarında yatak odamızda yanımızda yatabileceği bir beşik, sallanan 2 tane değişik koltuk mu desem puset mi, dönence, alt değiştirme yatağı (isimlerini tam bilemiyorum), 2 tane küvet, bir dolu kıyafet, yatak takımları, nevresimler, vs vs...
Gerçekten kısmetli bir bebek olduğunu düşünüyorum, bize de bereketiyle geliyor...
Ne alem, o şimdi içimde, tüm bunlardan habersiz, ama dışarıda onun gelişine yönelik hummalı bir hazırlık söz konusu...
37. haftaya kadar işe devam ettim ben.
9 Temmuz'da doğum iznine çıktım.
Bebişi her an bekliyoruz.
Herşey yolunda.
Doktor muayenelerimiz son ay, haftada 1'e düştü.
Geçen haftaki muayenede, normal doğum için uygunluğuna bakıldı çatımın. Cengiz Bey çok memnun oldu, "çok rahat normal doğum yaparsın, çatın çok müsait; ilk doğumlarda genelde bu şekilde konuşmayız, ama sende içim rahat" dedi. Rahiim 2 cm açılmış, dolayısı ile bebeğin her an gelebileceğini düşünüyoruz.
Bu haftaki kontrolde de herşey yolunda. Artık 39.haftadayım ve doğum 40. haftada oluyor. Haftaya Pazartesi yinr kontrol var, eğer bebişin gelme belirtisi yoksa, Salı veya Çarşamba akşamı hastaneye yatırıp doğurtacağını söyledi, yine normal doğum için zorlayacaklar.
Kafamda normal doğum olmasını çok istiyorum, kendimi buna motive ettim; olmalı!!!
Bu arada, geçen hafta izne çıktım ya; biraz kafamı boşaltmak, doğum sürecine hazırlanmak için gezip tozayım istedim. Haftaiçi İstanbul çok keyifli oluyor. Alt komşumuz Topel'lerle Anadolu Kavağı'na gittik Beşiktaş'tan vapura binip.
Bir başka gün Suada'da Mezzaluna'da yemekteydik.
Bir başka akşam da -14 Temmuz akşamı- Sinoş'un doğum gününü kutladık, Bebek Baylan'da...Yine komşularımız Topel'ler, Salcı'lar ve sevgili Tidil'cigim vardı.
Güzel ve renkli geçti doğrusu...
Az daha unutuyordum, Serpil'le de buluştuk Rumeli Hisarı'nda bir akşam üstü. Sohbet muhabbet pek güzel oldu.
Boğaz ne hoş...
Ömrümün bir noktasında Boğaz'da oturmayı hayal ediyorum...
Neden olmasın....
Hamilelik sürecimden bahsediyordum özetle.
Mina'nın odası güzel oldu.
Uçuk, pastel pembe duvarlar, ayıcıklı bordür, sade bir lamba,
sade mobilyalar,
çok cici kıyafetler...
Bebek bakıcımız Fatma Hanım, Temmuz'un başında işe başladı.
Birbirmize alışmak açısından iyi oluyor.
Hem de yemekleri süpper,
hamileliğin şu döneminde güzel yemekler yiyorum! Sağlıklı!
Hakan bir an bile ilgisini üzerimden eksik etmiyor,
ani sinirlenmelerime her zamanki gibi çoook toleranslı,
idare ediyor,
canımın içi...
Her ayrıntıyı ince ince düşünüyor prensim.
Çok özel o...
Çok farklı...
Mina ne kadar şanslı olduğunu bilmelisin!!!
Dün çocuk gelişimi ve psikolojisi ile ilgili Haluk Yavuzer'in kitaplarını aldım.
Tidil'ciğim tavsiye etti.
Bir de Leyla Navaro'nun kitaplarını söyledi ama Nezih Kitabevi'nde göremedim.
Başladım okumaya yavaş yavaş...
Hava çok sıcak.
Geceleri uyumak zor.
Hem karnım kocaman, hem içinde bir kütle var, sağa sola rahat dönülmüyor,
klima yok,
sanırım 30 derece civarında yanıyor Istanbul...
Neyse ki 2 gün önce yağmur yağdı burada,
dünden beri de esintili...
Arka balkon süpper oluyor,
şu anda, ayaklarımı uzatmış, püfür püfür esintide yazıyorum...
Mİna epey hareket ediyor.
Bir sağ bir sol çakıyor.
Kafası aşağıya inmiş yani başaşağı durur vaziyette,
gövdesi karnımın sol tarafından dönüyor, ayakları ise sağda...
tekmeleri sağdan yiyorum :)
Cengiz Bey böyle söylüyor...
Tüm doktor randevularına Hakan'la gittik, biri hariç. O gün Nükhet geldi benimle.
Doktor sonrası Nişantaşı'nda turladık biraz, mağazaları gezdik :)
Backhaus'ta birşeyler atıştırdık.
Akşamı buldu eve dönmemiz...
Keyif keyif...
Ama yürümek gerçekten zor!
Kasıklarda sıkı baskı, kalça kemiklerinde ağrı; oturmak kalkmak da pek kolay değil...
Hakan haftada 2 gün tiyatro çalışması için 7'ye kadar ofiste kalıyor. Çarşamba ve Perşembe günleri.
Bugün de Çarşamba.
Sinoş çok heyecanlı.
Mina'ya birşeyler alıp duruyor.ç
İlk kitapları, çorapları, Kaş'ta tat,ldeyken aldığı mermerşahin miniminnacık bluzu,...
Annem de aynı şekilde...
Komşuları da seferber oldu, harıl harıl nevresimler, mermerşahin örtüler, kıyafetler, şık şık askılar, dolabına lavanta; aaaa tabi beni de unutmadı, bize de nevresim takımları - beyaz, bol yastıklı, kuş tüyü yorganlar....Ne diyeyim, tam bir hazırlık süreci işte...
Bir kaç gün önce hastanedeki odamızın kapısına asmak için bir süs aldık; sade, hoş...
Hakan'ın annesi Çınarcık'ta, doğumu haber vereceğiz gelecek.
Bebişimizin yatağını, dolabını, şifonyerini onlar aldı.
işte böyle gidiyor.
bekliyoruz hanımefendinin gelmesini.
bakalım hangi tarihte teşrif edecek.
Hakan 19 Temmuz istiyor; 1907, Fenerbahçe'nin kuruluşu...
Duydu mu Mina babasını acaba?
Eğer öyle ise doğum yarın olabilir :)
ne heyecan ama...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder