Cumartesi, deli Bağdat Caddesi trafiğinden kaçmışım, benzinim bitmek üzere olduğu için Göztepe benzincideyim.
Kredi kartımla ödeme yapmak için bekliyorum sırada.
Her yer kalabalık.
Dışarıda bir curcunadır gidiyor.
Benzinciye bir polis memuru giriyor. Pek bir sert bakışlı, etrafı kolaçan ediyor ama belli bir amaçla değil, daha çok biraz zaman öldürmek ister gibi...Seçtiği yer neden bir benzinci bilemiyorum, belki de birileriyle buluşacak burada...
Ve ben böyle canımdan bezmiş beklerken, bir anda "la vie en rose" çalmaya başlıyor...
Bayılırım...
Özellikle de "Jeux d'enfants" filmine çok yakışmıştı!!!
Bir de bakıyorum ki bu bir cep telefonunun zil sesi.
Ve telefon da sert bakışlı polis memuruna ait.
Ne hoş bir kontrast!
Nefis bir an...
Telefonu açıp cevap verene kadar şarkının tadını çıkarıyorum...
Dinlemeyeli bir hayli zaman olmuş.
Güzel geldi.
Az önce o anı hatırlayıp yine dinledim.
Her dinlediğimde gözlerim doluyor.
İçime böylesine işleyen bu şarkı benim hüzünlerimi mi yoksa içimde taşıdığım genlerden gelen hüzünleri mi tetikliyor acaba...
Çok güzel...
Hem hüzünlü hem de çok mutluyum bu şarkıyı dinlerken...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder