Mina doğduğundan beri ilk yazım

Mina doğduğundan beri tek bir cümle bile yazamadım. Öyle yoğun yaşadım, yaşıyorum ki hayatımın bu "en anlamlı" dönemini, kendimi ifade etmekte, duygularımı yazmakta zorlanıyorum.

"Anne olmaya dair" yazısını geçen hafta Sağlık ve Yaşam Dergisi'nde yıl bitmeden yayınlansın diye, Mina'ma hatıra olarak kalsın diye yazdım. Hızlıca, üzerinde çok düşünüp taşınmadan, her zamanki doğallığımla konuşur gibi yazayım istedim, tam anlamıyla öyle olmadı ama yine de, Mina doğduğundan beri geçen onca zamana bakacak olursak - ve benim bir satır bile yazmamış olmama - bu iyi bir şey. Pasım gidecek, ellerim yine kayacak tuşların üzerinde. Kızımla konşur gibi yazacağım...
Şimdi odasından sesi geliyor. Babasıyla birlikte.
Ondan bu kadarcık ayrı kalmak bile pek mümkün olmadı neredeyse doğduğundan beri.
Gideyim yanlarına...
Yavaş yavaş hayata dönmem gerek aslında.
Yani şu anda herşeyim Mina; tüm odağım, tüm dikkatim, tüm zamanım ona adanmış durumda.
Belki bu zamana kadar böyle olması doğaldı, belki...
Yavaş yavaş kendi rutinime dönmeliyim, kızımı da hayatıma ve hayatımdakilere dahil ederek yaşamaya devam etmem gerek...

Anne olmaya dair…




Sabahın herhangi bir saatinde aniden uyanmak zorunda olmak

Bunu haftalarca, aylarca, hatta yıllarca yapacağını bilmek

İlk altı aylık dönemde, en azından iki saatte bir, her yerde ve her koşulda hazır ve nazır olmak

Emzirmek, gazını çıkarmak, altını değiştirmek, kusmuklarını temizlemek

Tulumunun çıtçıtlarını, yüzlerce değil, binlerce kez açmak, kapamak

Uykusuzluktan yıkılmak üzereyken bile gülebilmek

Bir daha hiç eskisi gibi “biraz daha uyuyayım” diyemeyecek olduğunu bilmek ve yine de bunu dert etmemek

Hormonlar çıldırmışçasına inip çıkarken ağlama krizlerine kapılmak ama yine de yapman gerekenleri asla aksatmamak

Yeme ve içme düzenini tamamen “süt üretimine yönelik” düzenlemek, yani faydalı olan her şeyi sevmesen de yemek, zararlı olduğunu bildiklerini ise canın ne kadar çekerse çeksin kenara itmek



Tüm bunlardan dolayı en ufak bir bıkkınlık, sıkkınlık duymamak

Bunların hiçbirini ertelememek



Ona aşı yapılırken demir gibi sağlam durmak

Yüreğin parçalanırken onun gözlerinin içine bakıp gülümsemek



Minicik ayaklarını, ayak parmaklarını öpmek, öpmek, öpmek

Bir gülüşü için canını vermeye hazır olmak



İçim dolup taşıyor. Yüreğimin tam ortasında, tarif edemediğim bir heyecanın kıpırtıları beni benden alıyor. Dudaklarıma gelip yerleşti tebessüm, halinden memnun. Bebeğime bakmaya doyamıyorum… Baktıkça benliğimin derinliklerine doğru gidiyorum, bu kadar engin olduğunu bilmediğimi ilk defa fark ederek…

Dana önce tattığım, yaşadığım, bildiğim hiçbir duyguya benzemiyor hissettiklerim.

Başkalarının anlattıklarından çağrışımlar var sanki, bazı deyişleri kendi kendime tekrar ediyorum ve anlıyorum ki, bunlar da ilk defa gerçek anlamda bir şeyler ifade ediyor benim için. “Yok bunun üstünde bir şey”, “Hayatta hiçbir şey onun yerini tutamaz”…

İşte budur benim için anne olmak!

Bu yılın en özel anını, 25 Temmuz öğleninde, saat on ikiyi yirmi beş geçe yaşadım. Biricik kızımı, Mina’mı kollarıma aldığımda…

Şimdi önümüzde upuzun bir hayat var.

Yeni bir yıla girerken kızım için dileğim sağlıklı, huzurlu, mutlu bir hayat sürmesi; sevmesi, sevilmesi; anların kıymetini bilmesi; doyasıya yaşaması ve hep sevdikleriyle olması…