Mina halleri

Mina ile Alaçatı'dayız, evimizde...
Akşam yemeğinden sonra bahçedeki salıncakta biraz oynadık, güldük, eğlendik...Böyle zamanlarda onunla aramda gerçek anlamda bir bağ kurulduğunu görebiliyorum.
"Anne, bu gece bahçede uyayuyalım" dedi.
"Tamam Mina, neden olmasın, uyuyalım tatlım"
"Ben üstümüze bir örtü getireyim hemen" deyip merdivenlerden yukarı fırladı ve uçarak elinde örtü ile geri geldi.
Bir şeyi gerçekten istediğinde nasıl da hızlı yapıyor :)
Önce salıncağa yerleşmeyi denedik, çok rahat edemedik.
Biraz ötedeki koltuğa uzandık, yan yana, sırtüstü. Gökyüzünü izlemeye başladık.
Yıldızları, karanlığı, ay dedeyi, büyük ayıyı, küçük ayıyı görmeye çalıştık.
Gezegenlerden bahsettik.
Bu evrende başka canlıların olabileceğinden...
Mina aralarda İngilizce bir şeyler söyledi dünya ve galaksi ile ilgili.
Öyle mutluydu ki...
O kadar yakındık ki...
Yazmak ne iyi geliyor şu anda, yüreğimi ısıtıyor, o yakınlığı yeniden hissediyorum...

"Mina" dedim, "teşekkür ederim, benim kızım olduğun için..."
"Anne komik olma. Sen babamla evlenmeseydin ben olmazdım. Kendine teşekkür et" dedi.
Derinliğine şaştım kaldım...

Sohbetimize devam ettik.
Havadan sudan, yıldızlardan, aydan...

Öyle çok kaynadı ki kanım, öylesine mutlu oldum ki,
"Mina" dedim yine, "biliyor musun, sanırım sana aşık oluyorum..."
"Saçmalama anne"dedi. "Sen zaten bana aşıksın".

Nasıl da biliyor onu ne kadar sevdiğimi!

Yine de günlük yaşantımızda, maalesef hep aklımdaki "gereklilikler, annelikle ilgili görevler" nedeniyle, olağan akışında ve doğallığında yaşamıyorum kızımı. Kasıyorum kendimi. Geriyorum olduğumuz ortamları. O da hissediyor tabii ki, yaşıyor tüm güçlü, yıkıcı enerjileri ve rezistans geliştiriyor bana karşı.

"Anne sen hep gerginsin, hep sinirlisin" diyor.
Tepkili oluyor.
Uzak duruyor.

Bu haller bitmeli...
Hayat doyasıya yaşanmalı...
Güzel günlerin tadı çıkarılmalı...





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder