Tayfun, Uğur ve Hakan’ın Canı; Kaan, Naz ve Mina’nın Biricik Babaannesi…

ANNEMİZE…

Gittiğine inanamıyorum.
Bir şekilde kabul edemiyorum, aklım almıyor.
Bu kadar ani olmamalıydı.
Mina'nın babaannesiyle geçireceği uzun yıllar olacaktı.
Sen ona babaanne kurabiyeleri, ev reçelleri, poğaçalar yapacaktın yine.
Mina'ya akıl verecektin.
Şımartacaktın onu.
'Kurban olsun babaannesi ona' diyecektin.
...
Dönecektin yazlıktan.
Sana gelecektik ma-aile; oğulların, gelinlerin, torunların.
Yemekler yapacaktın bize.
Mutfak masasının etrafında oturacaktık.
Sevgili oğulların ve torunların için köfte, patates olacaktı mutlaka. 
Pilav, yaprak sarması, Maraş usulü kuru patlıcan, biber dolması.
Ben seviyorum diye kısır da olurdu mutlaka, sumak ekşili.
Sarımsaklı, yoğurtlu bir şeyler de tabii ki.
Ekşili çorba, bulgur köftesi, içli köfte...
Ve hiç kimsenin bir türlü senin gibi yapamadığı kıvırcık salata; yağı, limonu tam kıvamında...

Hepimiz önce şöyle bir bakacaktık, bir kuş sütü eksik sofraya;
Hele bir böyle söylemeye kalkalım, "bulur koyardın kuşun sütünü de tam ortaya"
Sonra nereden başlayacağımızı bilemeden yumulup yemeklere,
Ağızlarımızı şapırdata şapırdata, "ımmmm, nefis nefis"sesleri,
"Ellerine sağlık annem",
"Şu dolmayı da kimse senin gibi yapamaz",
"Ben bu yapraklara hastayım",
"Kısır muhteşem olmuş, tam istediğim gibi, ne de özlemişim",
"Ellerine sağlık anneciğim, hangi aralık yaptın bütün bunları?"
Hakan hemen atılıp "9 Aralık" diyecek,
Tayfun'da bir dolu hikayeler, sanırsın hiç sonu gelmeyecek,
Uğur yine sessiz, kendi halinde, kıs kıs gülecek,
Sen "Aman bunu yapmakta ne var, siz isteyin ben hep yaparım yavrucuğum" derken sen,
Yüzünde koskoca bir mutluluk belirecek...
"Evlatlarım için herşeyi yaparım" diyeceksin ve her zaman söylediğin gibi tekrar edeceksin "Eylem bak, kolunu ver deseler hiç düşünmem veririm yeter ki evlatlarım mutlu olsun" diyeceksin...
ve devam edeceksin: "Hep böyle bağlı kalın birbirinize, sakın ola ayrılmayın..."

Herkes sıkıntılarını, takıntılarını dökecek ortaya,
"Aman, hayat kısa, değmez üzülmeye, neyiniz eksik yavrum, şükredin, şükredin Allah'ın gücün e gider" diyeceksin,

O arada yemek faslı bitecek,
Oğlanlar "Annem çayın var mı?" diyecek;
Sen hazırlıklısın, koymuşsun onu da demlenmiş bile,
Her şey tam da olması gerektiği zamanda, her zamanki gibi,
Ve sen de kendinden emin,
10 numara bir anne, 10 numara bir ev hanımı olarak,
"Hazır yavrum hazır, siz geçin salona ben getiririm çayınızı" diye cevap vereceksin.

Oğlanlar salona geçecek, pencerenin önündeki yerlerini alacak,
Sen çayları koyacaksın,
Yanına da unutmamışsın tabii ki,
Tabii ki canım, unutur musun hiç,
Almışsın çayla yenilecek bir dolu kurabiye, bisküvi, galeta,
ve kuruyemiş,
Çaylarını vereceksin...

Onlar kardeş kardeş muhabbet ederken,
gelinlerle mutfakta türk kahvesi içeceksin,
sigaranla...

Nasihat edeceksin, "Kocalarınızın kıymetini bilin, evlerine bağlılar, içkileri yok, kumarları yok, bir dediğinizi iki etmiyorlar, kıymet bilin yavrum; üzmeyin birbirinizi... Siz mutluysanız, benden mutlusu yok. İnanır mısın Eylem, kapıdan içeri girdiğinizde yüzlerinize bakıyorum hemen, canınız sıkkın m, iyi misiniz, herşey yolunda mı diye; sorun yoksa tamam, benden mutlusu yok; ama üzgünseniz, o gece uyku yok bana. Siz iyi olana kadar huzur yok..."

Sonra, daha önce defalarca dinlediğimiz hikayeleri sanki ilk defa anlatıyormuş gibi anlatacaksın,
biz de sanki ilk defa dinliyormuş gibi dinleyeceğiz;

Çınarcık'tan döndün ya, yazın komşularda illa olmuştur bir kaç vukuat,
onlardan bahsedeceksin...

Ayakların seni mahvediyor, dizlerin çok fena, nasıl şişti bacakların bak,
geceleri uyuyamıyorsun, sabahı sabah ediyorsun,
saçını taramak gelmedi içinden bugün, geceliğini biz gelmeden önce çıkardın üstünden...
anlatacaksın...

Ya da Füsun'la Bostancı'ya gittiniz, çay bahçesinde oturdunuz, ah nasıl iyi geldi...
anlatacaksın...

veya Tayfun bugün seni ve Aysel ablayı alıp balık yemeye götürdü...
Hilton Oteli'nin çatısında çay içtiniz...

"Baban öldükten sonra Tayfun artık benimle ilgilenmez diyordum, ama hiç yalnız bırakmıyor; Allah onun tuttuğunu altın etsin, Allah ne muradı versin..." derken çok huzurlusun...


Sonra" hadi bakalım biz de salona geçelim, 
oğlanların yanına" diyeceksin,
ve devam edecek sohbet orada...

Uykular gelince, daha biz yeltenmeden kalkmaya,
"Hadi bakalım yorgunsunuz, gidin evlerinize" diyecek,
Yemeklerden kalanları pay edeceksin üç eve.
Gelinlere, "Aman kaplarımı geri getirmeyi unutmayın,
tekrar bir şeyler vermek istediğimde kap kalmıyor sonra" diyeceksin;
aslında unutacağımızı bilerek...
Bir de "Ay çok güzel şuranın beyaz peyniri size de aldım, halis tereyağından da koydum, zeytine bak bakalım sevecek misin" diyeceksin, çünkü yetmemiş, onlardan da almışsın bize; boğazından gitmezmiş yoksa...

Az daha unutuyordum, "hediyeler tabii ki"
Her birimize seveceğimiz bir şeyler almışsın yine,
"Al bakalım Eylem beğenecek misin, ben çok beğendim, sana çok yakışır" diyeceksin;
mağazadaki kız sormuş "teyze kime alıyorsun?" diye;
sen de "gelinime" demişsin,
o da "gelinin ne şanslıymış" demiş...
Anlatacaksın anneciğim,
Biz de dinleyeceğiz ve sarılıp boynuna,
"Anneciğim çok teşekkürler, çok güzel oldu, bayıldım; çok teşekkür ederim, nereden bulursun böyle şeyleri..." diyeceğiz...

Başını şöyle yana eğip gülümseyeceksin, "aaa teşekkür edecek ne var, alacağım tabii ki, sen benim kızımsın" diyeceksin... Birbirimize sarılacağız yine... 

Oğlanlar, "hadi sallanmayın, gidiyoruz" derken;
Sen hazırladığın yiyecek dolu torbaları ellerine tutuşturacaksın,
biz taşıyamayız ağır olur diye düşünerek...

Sarılıp öpüşeceğiz anneciğim,
herşey için teşekkür edeceğiz,
"ellerine sağlık"
...
ne yaptım yavrum ne yaotım ki..."
"siz gelin ben hep yaparım..."

Seni seviyorum anneciğim!

Bugüne kadar sana hep teşekkür ettim Hakan gibi bir evlat doğurduğun için;
tanıdıkça, ve özellikle de anne olduktan sonra "ne iyi, ne hayırlı evlatlar yetiştirmişsin anneciğim, böyle adamlar yok" dedim, ellerinden öptüm;

Şimdi sana teşekkür ediyorum,
Bu kadar güzel bir insan olduğun,
hayatımızı güzelliklerle yonca gibi işlediğin,
bizlere sevgini, kıymetli nasihatlerini verdiğin,
ve sadece ama sadece SEN olduğun için...

Huzur içinde uyu annem,

Biliyorum ki, "kalbimizdesin"
Biliyorum ki, "nefesimizdesin"
Biliyorum ki "Ruhumuzun derinliklerinde hep bizimlesin"...

Seni seviyorum anneciğim...

Nur içinde yatıyorsun, mekanın cennet olmuş...



Mina'nın doğum günü ve curcuna

Mina'nın doğum günü çok keyifliydi.

Davet ettiğimiz tüm arkadaşlarımız gelebildiler, bir kere en güzel kısmı buydu.

Sinoş ve annem; Nuki ve Atılay; Feryal, Cenk, Esma; Serkan, Funda, Ada, Mira; Özti, Seda, Ömer, Zeynep; Lavanta Serpil; Ayça; Hande Ocak ve ikizleri; Alper, Gülru, Aksel; Ceylan, Güneş; Nilly ve Mira; Porsuk, Banu, anneanne ve Deniz; Gürcan; Agrilia Melih ve Fatma; komşu kızı Gülsüm Naz...

Winnie the Pooh pastamıza bayıldım.

Bir Pamuk Prensesimiz vardı, Mİni Club'ten ayarladığım Feride.

Müzikler ve Satsuma Votka nefisssti. Cenk the Salça sağolsun :)

Çocuklar epey coştular :)

Büyüklerin de keyifleri yerindeydi.

Akşamına Alancha'da yemek yedik. Şahane oldu.

Ferikolar bizde, Serkan'lar otelde kaldılar. Pazar günü Quente'ye gittik denize, Emrah ve Sibel de katıldı ekibe.

Pazartesi bizde öğle yemeği yedik Ferikolar ve Serkan'larla; sonra herkes evine döndü...

Sinoş, bayram tatilini fırsat bilip tüm haftayı bizde geçirdi. Mina bir saniye olsun yakasından düşmedi...

Tam 1 hafta sonra da Deniz, Cas ve çocuklar geldiler kalmaya :) harika bir haftasonu geçirdik birlikte...

işte böyle...




Akıl almaz bir hızla öğrenmek bu demek sanırım

Her gün şaşırır mı bir insan çocuğundan duyduğu yeni şeylere?

Yazmazsam unutacağım ama her şey süreç içerisinde öyle bir doğal cereyan ediyor ki, şu sıralar tüm yaşadıklarımızı yazmak imkansız gibi...

Uyumadan önce kitaplarımızı okuyoruz. Bu akşamki kitapta bir konserden bahsediyordu. Mina hemen "anneanne de şarkı söylüyor" dedi. Herşeyden önce konser ve şarkı söylemek arasında bağlantı kurdu. Anneannesinin 2 ay önceki konserine atıfta bulunarak...

Babası bu sabah, Atılay'ın hediye ettiği, aynısından Atılay'da da olan şapkayı taktığında, "Aaa babam Atılay'ın şapkasını takmış" dedi.

Kahvaltı yaparken, "annecim gelir misin?" diye elimden çekiştirdiğinde, "Bekle canım, tabağımdakileri bitireyim" dedim. Sonra sohbete daldım, unuttum Mina'yı. O unutmadı, boş tabağımı göstererek "Bak bitti, kalk annecim" dedi.

2 gündür Deniz ve Cas bizdelerdi, çocuklarla beraber. Timur (2,5) ve Teoman (5) çok tatlılardı. Avrupa modelinde yetiştirildiklerinden olsa gerek, hemen herşeylerini kendi başlarına halletmeye alışkınlar. Mina onları epey gözlemledi.

Gece uyku zamanı geldiğinde, Mina'ya kitap okuduktan sonra, onları örnek verdim. Kendi kendilerine yataklarında uyuduklarını anlattım. "Hadi biz de öyle yapalım canım. Sevdiğin 2 oyuncağın da seninle gelsin" dedim. Yatağına koydum Mina'yı ve çıktım odasından. Bir kaç dakika sonra "Annecim gelir misin?", gittim yanına, "iyi geceler yavrum, aferin kendin uyuduğun için. Ben de odamdayım" dedim. Sonra çıktım. Bir kaç dakika sonra yeniden seslendi. Bu sefer, "Aferin kızıma, kendi uyuyor" dedim ve gitmedim.
Uyudu akıllı bıdık!

Heyyy, bir başka güzel haber de kolluklarla yüzüyor olması. Son 2 haftadır harika yüzüyor Mina. İlk başta simit denedik, sevmedi. Sonra can yeleği denedik, fena değildi, hatta ayaklarını yerden ilk yelekle kesti. Ama kolluk hayat kurtardı. İlk denemeyi Ada'nın kolluklarıyla yaptı :) sonrası geldi. Tabii ki yine Mira ve Ada'yı izleyerek... :)

Alaçatı'da geçen günler ona iyi geliyor. Temiz hava, bahçede oyunlar, saatlerce suda olabilmesi, özgürlük, çıplak gezmek, yalın ayak olmak... hepsi Mina için...

seviyorum kızımı!

Mina'nın 2. yaş doğum günü

Mina 2. yaşına da Alaçatı'da girecek.

Bir klasik oldu sanki bizim için. Ne güzel de oldu.

Vallahi de billahi de çok güzel oldu.

Doğum günü bahanesiyle, sevdiklerimizi topluyoruz yanımıza.

Bu yılki partide 25 + yetişkin, 15 + çocuk olacak. Bayılıyorum böyle toplanmalara!

Partinin sürprizi, arkadaşımız Cenk, nam-ı diğer Salça; Nu Teras'ın DJ'i, sevgili Cenk, kızımızın doğum gününe gelmeye, kokteyllerimizi hazırlamaya razı oldu. Ne mutlu bize :)

Kısmetli kızımın doğum günü elbisesini Nüki aldı.

Kostümünü de Aşkın, taaa kışın vernişti. Melek kostümü :)

Babasıyla bana da süslemeler kaldı. Bir de menü.

26 Temmuz Cumartesi kutlayacağız. Akşamına da Alancha'da yemek ayarladık, Çınarcıks olarak. Hadi bakalım eğlencenin dibine varalım.

Anneannemiz ve teyzemiz de geliyor Cuma sabahı. Sonrasında teyzemiz 1 hafta burada!

Mina coşacak!

canım kızım!




Alaçatı 2014

Alaçatı sezonunu açmadan önce, diğer bir deyişle daha İstanbul'dayken, mırın kırın ediyordum "hala buralarda mısın, ne güzel evin var, gitsene" diyenlere.
2 hafta önce geldim ve bu yıl ilk defa tadını çıkarıyorum buranın.
İstanbul'un tozunu kirini attım üzerimden.
Cam gibi deniz.
Arkadaşlarımız yanımızda.
Bir oradayız bir burada.
Kızım büyüdüğü için her şey bir pıt daha rahat...

Alaçatı yine canlı.
Hacı Memiş, her yıl daha da güzelleşiyor.
Artık daha çok bu taraflarda zaman geçirmek istiyorum.

Çıs tak çış tak yerine, daha sakin müzikler,
sohbete imkan veren ortamlar...
Agrilia mesela, Salça'da bir kadeh bir şeyler içmek,
ay Alavya'da şahane olmuş; feng şui oteli sanki, çok etkileyici bir ambians...

Sonra sakin sakin eve dönmek...

Çeşme Marina'yı da seviyorum.
Hayal Kahvesi çok güzel oldu, her akşam canlı müzik.

Arada Ildırı Manzara'ya kaçmak, gözleme, lokma yemek şahane.

Sakız'a bile gittik arkadaşlarımızla.
Yemek, gezmek iyi geldi.

Bir de tekne tabii ki. En güzel tekne hem de,
arkadaşımızın teknesi :)

Hepsinde Mina da var.

Daha ne isterim :)

yazın tadını çıkarmaya devam...

SAKIZ ADASI desem... Mina'nın ilk yurtdışı tatili...

Bu sabah 09:15 feribotu ile Çeşme'den Sakız Adası'na gittik Nuki ve Atilay ile birlikte.

Mina'mız ilk defa yurt dışına çıktı. 
Pasaportunu ıslattık anlayacağınız.

İlerisi için kendime hatırlatma, gitmek isteyenler için de notlarım şöyle:
 
Mümkünse hafta içi gidin.
Vize için tek adres Ertürk@Çeşme polis karakolu karşısı.
Feribot 30 dk sürer.

1.Araba kiralama - Petros Vasilakis:
+30 694 4334898

2.Restoran- Agyra.
Add: Megas Limionas
Owner - Yorgo
Tel: +302271032178
Merkeze yarım saat.

Mezeler degisik ve guzel.
Bira fresh chios beer.
Ispanaklı köfte
Karides bacon
Jumbo karides
Greek salad
Ahtapot
Kalamar
Magic mushroom (fena degil)
Çocuklar için spagetti bolonez
Köfte güzel
Balık çeşitleri (tazesini söyler)

Burada denize de girilir, önünde plaj var. Ayrıca çocuklar için salıncak ve tırmanma kulesi :)

Buradan Mesta ve Pyrgi'ye gidebilirsiniz.

3. Şarküteri alışverişi - Mario:
Peynir çeşitleri ve kuru etler
Siparişi ver, parayı öde, geri dönüş saatinde feribot iskelesinde teslim eder.

Yukarıdakilerle adanın %90'ını yaparsınız.

Turistik görülecek diğer destinasyonlara geçen yıl gitmiştim, hatırlayamıyorum yazmamışım :(

iyi seyahatler!

Anneannem için...

Aşağıdaki teşekkür yazısının içeriği konuyu özetlediği için uzun uzun yazmadım:

Değerli Kifidis Ailesi,

Hayatımızı kolaylaştırmak üzere yola çıktığınızın çok güzel ve anlamlı bir örneğini bu hafta içerisinde yaşadık.

Huzurevine yakın zamanda yerleştirdiğimiz sevgili anneannemizin en büyük dileği bir tekerlekli sandalye idi. Ancak maalesef kendisi yürüyemediği için uygun modeli ancak kaldığı yerde test edebilecek durumdaydık. Bu durumu bu hafta Kifidis merkez ofisini arayıp Figen Sevilmez Hn'a aktardım. Bu şekilde bir hizmetin söz konusu olmadığını belirttiyse de konunun hassasiyeti nedeniyle müthiş bir ilgi gösterdi. İhtiyacımızı aktardığımda bize tam anlamıyla danışmanlık yaparak uygun olabilecek ürünler hakkında bilgi verdi.

Hayatımızı rahatlatacak, aklımıza gelmeyen farklı çözümleri de sundu ve 2 gün içerisinde tüm organizasyonu yapıp Kandilli'deki huzurevine ürünlerle birlikte bilfiil geldi.

Anneannemin ne kadar mutlu olduğunu, ne kadar umutlandığını anlatamam. 90 yaşında bir insanın hayatına dokunmak ne kadar manidar! İsteğini yerine getirdik ve onu huzura kavuşturduk.
 
Yıllardır güvenle kullanmakta olduğumuz Kifidis ürünlerinin ve markasının ne kadar büyük ve güçlü olduğuna dair müthiş bir deneyim yaşattınız. Başta Figen Hanım olmak üzere, sizlere ne kadar teşekkür etsek azdır.

Sağ olun, var olun...

Eylem YALIN

Mina'dan inciler, "pırtılmış", "hızma"...

Mina bugün yırtık kotuma bakıp "pırtılmış"dememz mi!

National Geographic'in bir fotoğraf derlemesine bakarken de, Afrikalı bir kadının burnundaki hızmayı gösterip "hızma" dedi.

Olacak iş değil.

Ne versek hızla alıyor, son hızla!

Böyle bir potansiyelimiz olduğunu bilmek garip hissettiriyor. Aynı hızla öğrenmeye devam etsek ne güzel olur.

Mina ne çok konuşuyor!

Günler günleri kovalıyor.

Mina epey konuşmaya başladı. Kelime hazinesi çok zengin, hemen her derdini anlatıyor artık, ne istediğini, ne istemediğini söylüyor. Bizim söylediklerimizin de hepsini anlıyor. Cin gibi. Algılar müthiş açık!

Eğleniyoruz kızımla.

Oyunlar oynuyor, kitaplar okuyor, resim yapıyor, dans ediyor, parka gidiyoruz!

Tırnaklarını keserken mızmızlanıyordu, ona da bir çare buldum. "Hadi bakalım, manikür yapıyoruz" diyorum, o da "Manikür, manikür!" diye koşuyor peşimden.

Mina'yı mama sandalyesine oturtuyorurm. Renkli bir tabağa ılık su ve içine biraz Mina'nın şampuanından damlatıp Mina'nın önüne koyuyorum. Ellerini içine sokup oynamaya başlıyor. Biraz oynadıktan sonra -ki bu arada tırnakları yumuşuyor- alıyorum bir elini, başlıyorum tırnaklarını kesmeye. Kesme işi bittikten sonra minik tırnak fırçası ile tek tek fırçalıyoruz :) hafif gıdıklanıyor, çok hoşuna gidiyor. Sonra diğer ele aynı şeyleri yapıp bitiriyoruz işimizi.

Onunla bu kadar zaman geçirebildiğim için çok şanslı olduğumu düşünüyorum.

Hala onu annem olmadan evdeki yardımcımıza bırakıp bir yerlere gidemiyorum. Sadece uyuduğu zamanlarda yapabiliyorum bunu.

Şu anda babasının kucağına oturmuş çocuk şarkıları dinliyorlar iphonedan. "5 little monkeys jumping on the bed". Mina animasyonları izleyip babasına soruyor, "Aaaa o ne o ne? bu ne yaptı?" diye soruyor... Şaşırıyor, "aaaaa...."

ve şarkı bitti, bizimki vız vız vızzzzzzzzz "Bi daaaa, bi daaaa"

çok tatlısın yavrum!

seni seviyorum!


Kandilli Sabanlı Dinlenme Evi

Anneannemi bir bakımevine yatırdık.

Anneannem bir süre bir dinlenme evinde kalacak.

İki ifade arasında ne kadar büyük fark var.

Gerçekleşen ilki, ancak hissiyat aynı ikincisindeki gibi.

O çok mutlu.

Ananişim çok mutlu.

Daha yeni, çok yeni; Cumartesi günü götürdük onu.

Pazar akşamı görmeye gittim. Nasıl keyifliydi. Beş yıldızlı otelde gibi. Bakılıyor, masajlar yapılıyor; yemekler güzel, ikramlar, ilgi...

İçim çok rahat.

88 yaşında.

Bu zamana kadar yanında kimsecikleri istemedi. Kendi başına idare etti, elinden geldiğince.

Ta ki geçen hafta yatağından inerken kayıp yerde kalıncaya dek.

Neyse ki bir şey olmadı. Bir yeri incinmedi, kırılmadı. O hakkını 4 sene önce kullanmış, kalçasını kırmıştı. O dönem bir süre zorunlu olarak yanında yardımcıları oldu, ama toparlanınca ilk iş onları gönderdi.

Güçlüdür benim ananişim.

Bana çok emek verdi.

Çocukluğumda onunla ilgili hatıralarım hep güneş dolu :)

İçim öyle rahat ki, şu anda bu satırları yazarken gülümsüyorum.

Kandilli'de bir dinlenme evinde.

Yeni açılmış. Oradaki 8. sakin.

Böyle diyorlar onlara, "sakin"...

Apartman sakini gibi.

Ananişim hiç de sakin değildir aslında, çok cadıdır. Gülesim geliyor şimdi onunla "sakin"liği bağdaştrmaya çalışırken.

Yeri Sinem buldu, beraber gidip konuştuk. Aynı gün ambulansı ayarladık.
En zoru ananişimi ikna etme kısmıydı.
İki kızının yürekleri yetmedi konuşmaya.
...

Ben konuştum.

Önce 'katiyen hayır' dedi.

Sonra iyi bakılacağını, rahat edeceğini, sosyalleşebileceğini, eski kuvvetini kazanınca da evine dönebileceğini söyledim.

İtiraz etmedi.

Bilemedim, beni susturmak için mi öyle yaptı, yoksa gerçekten "tamam" mı dedi.

Eğer aynı gün götürmesek olmayacaktı.

Ambulans geldiğinde, hala emin değildi sanki gerçekten bir seyahate çıktığından.

Hiç zorluk çıkarmadı. Sadece, "bari yarın olsaydı, bugün yorgunum" dedi.

Sinem onunla ambulansa bindi.

Biz annemle arkalarından takip ettik.

Yolda hep ananem için evince yalnız olmasından daha iyi olacağını konuştuk.

"Sanki kaplıcaya gider gibi..." dedim. Romatizması olduğu için oldum olası sever kaplıcaları.

Ve gittik oraya.

Yerleştirdik odasına.

Yere kadar camlar, nefis bir bahçe manzarası ve "Gül" isimli odada.

Bir oda arkadaşı da var.

Boncuk teyze dedim ona. Çok konuşuyor ama tatlı hatun.

Sabahın köründe ananişime meyve tabağı hazırlamış getirmiş, oturmuş yanıbaşındaki sehpaya sohbet etmişler.

Ananişimin başucuna kitabını koyduk: Füreya ve fotoğraflarımızı :)

İyi gelecek ona.

Canım ananişim.

Sağlıklı, huzurlu, mutlu ol.

Sen güzellikleri hak ediyorsun.

Seni seviyorum...

Canım kardeşim, iyi ki varsın.

Sen olmasan zor olurdu tüm bunları organize etmek.

Birbirimizi ne güzel tamamlıyoruz...